Page 103 - Gulsa Magazin 6
P. 103
İnsan meğer ne kadar
çok şey öğreniyormuş
egoyu kenara bırakınca,
hiç kimse olmayı
kabul edince, ne çok
büyüyormuş bir beşer
olarak, ne çok fark
ediyormuş içindeki ışığı…
Herkes, “delisin sen kariyerinin tepesinde (doçent olmak etmişlerdi. Ben gene kitaplardan her şeyi öğrenip insanla-
üzereydim Ege Periodontoloji’de) gidilir mi? Onca emek rı uzaktan seyredip öğrendim genetik yöntemleri. Bir tanı
çöpe atılır mı? Sıfırdan başlanır mı?” dedi ama dinlemedim. yöntemi geliştirmek için biz binlerce genin üzerinde oldu-
Bir Yugoslav göçmeni olan annem, “Yapma kuzum göçmen- ğu ‘chip’ler yapmıştık. Başladığımdan bir yıl sonra çalıştığım
lik zordur, gitme” dese de beni çeken bambaşka bir güç var- merkezin kapanması nedeniyle University of California, Ir-
dı… vine’a taşındık. Orada laboratuvar yeniden kuruldu ve 2,5
yıl daha bir laboratuvar faresi (LabRat) olarak çalıştım. Bu
Ne kadar da cesur bir duruşmuş bakınca geriye. Dilini bile dönemde bilim insanı yanımı anladım, dinledim. Baktım ki
konuşmadığım bir dünyanın tam göbeğinde bulmuştum benden LabRat olmaz ya da hayat benim için proje yazarak
kendimi. Vardığımın ertesi günü arabaya atlayıp keşfetmek geçmez, Türkiye’ye dönüş de bir olasılık değil, o zaman Diş
durumundaydım çevremi çünkü başka yolu yoktu markete hekimliği Lisansımı almaya karar verdim. Yeni bir yolculuk
bile gitmenin. Denize atlamak gibiydi yüzmeyi bilmeden. başlıyordu önümde…
Bir hafta sonra başladığım ‘Dil Okulu’nda günde 10 saat ge- Yolları ne çok seviyormuşum meğer. Evrenin yap-boz’lar-
çiriyordum, susamış birinin kana kana su içmesi gibi yutmak dan oluşan bir resim olduğunu düşünürsek ve her birimiz
istiyordum her şeyi. Etrafımda konuşulanları anlamamak de yap-boz’un bir parçasıysak, her bir yol bu resimdeki ye-
nasıl zor geliyordu ama egoyu bir kenara bırakıp, hiç kimse rimi bulma çabasıydı. Burası mı acaba dediğim, sığdırmaya
olmayı kabullenip harıl harıl yaşamak ve öğrenmekti yolcu- çalıştığım ama bir süre sonra burasının yerim olmadığını an-
luk. ladığım ve yeni bir yolculuğa çıktığım…
Öyle de yaptım. Gece yarılarına kadar kulağımda kulaklık, Bu yeni yol beni Boston’a, Boston Üniversitesi Diş Hekim-
önümde kitaplar, filmler ben İngilizce öğrenmiyordum sa- liği’ne getirdi. Periodontoloji Uzmanlığı’nı tekrar okumaya
dece, bütün varlığımı o dil ve kültürde marine ediyordum başladım. Kolay değildi bir periodontolog olarak yeniden
adeta. İki ay sonra cümleler kurmaya, konuşulanları anla- öğrenci olmak. Bilmiyormuş gibi yapmak. Hatta bildiğimi
maya başladığımda dünyanın en mutlu insanı olmuştum. ifade ettiğimde aforoz edilip azarlanmak. Sonra susmayı
Hatta San Diego’nun en güzel mahallelerinden biri olan La öğrendim. Her şeyi unutup tekrar öğrenmeyi. Bildiğini gös-
Jolla’da o zamanlar çok başarılı olan Sidney Kimmel Cancer termenin gereksizliğini, sadece dinlemeyi, olmayı ve öğren-
Center’da çalışmaya başlayınca dünyalar benim olmuştu. meyi…
Pipet dahi tutmayı bilmiyordum. Benden başka da labo- Bu dönemde çok şey öğrendim, insan meğer ne kadar çok
ratuvarda kimse yoktu. Hiç bilmediğim bir işe alınmıştım. şey öğreniyormuş egoyu kenara bırakınca,
Translational Research Laboratuvarında Genetik çalışacak- hiç kimse olmayı kabul edince, ne çok büyü-
tım. Ne yaptım biliyor musunuz? Yarım İngilizcemle komşu yormuş bir beşer olarak, ne çok fark ediyor-
laboratuvardakilere yalvardım, uzaktan seyretmemi kabul muş içindeki ışığı… 101
sayfa